Nâbî’de Tıp Terimleri
Tıp terimleri, hastalık adı, hastalık belirtisi, hastalık betimlemeleri, hasta, hastane, tedavi şekilleri, tıbbî aletleri içermektedir. Nâbî’nin sözü edilen eserlerinde geçtiği belirlenen bu sözcükler aşağıda gösterilmiştir. Tabâbetle ilgili olmayan organ, cevher ve bitki adları bu listede yer almamaktadır:
Tıp teriminin adı
| Kökeni
| Anlamı
| Gazel örneği
| acı bâdâm
| T. +Far.
| acı badem
| [197]
| ‘âfiyet
| Ar.
| sağlık, selamet, sıhhatte olmak.
| [568]
| ‘âfiyet-pezîr
| Ar. + Far.
| sağlık, selamet kabul eden
| [841]
| ‘attâr
| Ar.
| bitki satan, ilaç yapan: eczacı
| [411]
| ‘avârız-ı endûh
| Ar. + Far.
| elem belirtileri
| [169]
| ağzı köpür-
| T.+T.
| hastalıktan dolayı ağzında
köpük oluş-
| [208]
| ahlât-ı redî
| Ar.+ Ar.
| kötü, bozulmuş hıltlar
| [359]
| ‘alîl
| Ar.
| hastalıklı, sakat
| [483]
| ‘asel
| Ar.
| bal
| [159]
| âteşlere düş-
| Far. + T.
| ateşi yüksel-,
| [337]
| bâd-ı zehr-i gam
| Far. + Ar.+ Ar.
| gamın panzehiri
| [358]
| bar bar bağır-
| T.
| hastalıktan bağırarak ses çıkar-
| [396]
| bâzû
| Far.
| kısmet, güç, kuvvet: mecazen muska
| [630]
| bâzû-yı baht
| Far. + Far.
| baht açıklığı için yapılan kısmet
| [67]
| bâzû-yı tedbîr
| Far. + Ar.
| tedbir için yapılan kısmet
| [147]
| berş
| Ar.
| afyon şurubu, macun
| [358]
| bî-çâre
| Far.
| çaresiz, dermansız: hasta
| [282]
| bîmâr / bîmârân
| Far.
| hasta, hastalar
| [381]
| bimârca
| Far. + T.
| hasta gibi
| [116]
| bimârla-
| Far. + T.
| hastalık bulaş-, hastalığa yakalan-
| [359]
| bîmârlık
| Far. + T.
| hastalık
| [192]
| buhûr
| Far.
| tütsü
| [299]
| bürûdet
| Ar.
| soğukluk
| [759]
| cebr eyle-
| Ar. + T.
| kırıkları bitiştir-, bitişmeye zorla-
| [149]
| cerâhat-ı dil
| Ar. + Far.
| gönül yarası, yürek yarası
| [707]
| cerâhat-ı nâsûr
| Ar.+ Ar.
| nasır yarası, basur yarası
| [601]
| cerrâh
| Ar.
| tabip
| [603]
| ciğer
| Far.
| karaciğer ve akciğerin ortak adı
| [210]
| cünûn
| Ar.
| delirme, delilik
| [168]
| cünûn it-
| Ar. + T.
| delirt-, deli et-
| [835]
| çâre
| Far.
| ilaç, tedbir
| [863]
| çâreger
| Far. + Far.
| çare bulan: tabip
| [828]
| çâre-hâhân
| Far. + Far.
| çare isteyenler: hastalar
| [72]
| çâre-sâz
| Far. + Far.
| çare bulan: tabip
| [98]
| çeşm
| Far.
| göz
| [649]
| çeşm-i hûn
| Far. + Far.
| kanlı göz
| [232]
| dâğ
| Far.
| yanık yarası
| [733]
| dâğ-ı derûn
| Far. + Far.
| iç yarası
| [102]
| dâğ-ı sine
| Far. + Far.
| göğüs yarası
| [529]
| dâğ-ı sûz
| Far. + Far.
| ateş yarası
| [399]
| dâğ-ı şerha
| Far. + Ar.
| dilinmiş, kesilmiş yara
| [258]
| dârû
| Far.
| ilaç
| [294]
| dârû-yı ifâkat
| Far. + Ar.
| hastalıktan kurtulma ilacı
| [297]
| dârû-yı sıhhat
| Far. + Ar.
| sıhhat ilacı
| [294]
| dârû-yı şifâ
| Far. + Ar.
| şifa bulma ilacı
| [689]
| dârü’ş-şifâ
| Far. + Ar.
| hastane
| [845]
| dârü'ş-şifâ-yı devlet
| Far. + Ar.+ Ar.
| devlet hastanesi
| [610]
| dendân
| Far.
| diş
| [617]
| dendân-ı erre
| Far. + Far.
| kesici diş: azı dişi
| [131]
| derd
| Far.
| gam, keder, acı, ağrı, sızı
| [72]
| derd-i ‘aşk
| Far. + Ar.
| aşk yarası, aşk acısı
| [237]
| derd-i derûn
| Far. + Far.
| iç yarası
| [529]
| derd-i ser
| Far. + Far.
| baş ağrısı
| [93]
| derdmend
| Far. + Far.
| dertli, ağrılı
| [394]
| dermân
| Far.
| ilaç, çare
| [569]
| dermân eyle-
| Far. + T.
| ilaç ver-, çare ol-
| [181]
| deryûze-i merhem
| Far. + Ar.
| merhem, ilaç dilencisi: hasta
| [77]
| deva
| Ar.
| ilaç, çare
| [851]
| devâ eyle-
| Ar. + T.
| ilaç ver-, çare ol-
| [684]
| devâ-yı derd
| Ar. + Far.
| derdin ilacı, ağrının çaresi
| [351]
| devâ-yi ‘âfiyet
| Ar.+ Ar.
| sağlık ilacı
| [568]
| dîde-i bîmâr
| Far. + Far.
| hastanın gözü
| [677]
| dil-rîş
| Far. + Far.
| yüreği yaralı, dertli
| [465]
| ditre-
| T.
| kaslardaki hızlı, küçük kasılma
| [396]
| dübür
| Ar.
| kıç, makat,
| [833]
| eczâ
| Ar.
| ilaçlarda kullanılan maddeler
| [698]
| efyûn
| Ar.
| afyon, haşhaştan çıkan uyutucu
bir madde
| [367]
| elem
| Ar.
| ağrı, sızı, sancı, acı, dert
| [528]
| em
| T.
| ilaç, merhem
| [707]
| engüşt
| Far.
| Parmak
| [252]
| etibbâ-yı zamâne
| Ar. +Ar.
| dönemin tabipleri
| [229]
| fesâd / fassâd
| Ar.
| kan alıcı, kan alan,
hacamatçı, cerrah
| [394]
| fetk /fatk
| Ar.
| yarma, ayırma, kasık yarığı
| [22]
| figâr
| Far.
| Yara
| [346]
| Frengî tabip
| Far. + Ar.
| Avrupalı veya Fransız tabip
| [675]
| gam
| Ar.
| keder, dert
| [686]
| gerd-i gam
| Far. +Ar.
| keder derdi
| [35]
| germ
| Far.
| Sıcak
| [582]
| germiyyet
| Far.
| hararet, sıcaklık
| [208]
| gönül sıkleti
| T. + Ar.
| gönül sıkıntısı
| [80]
| göz
| T.
| görme organı
| [107]
| gül
| Far.
| çiçek, gül çiçeği
| [111]
| haccâm
| Ar.
| hacamat eden
| [833]
| hafakân
| Ar.
| ıstırap, sıkıntı, yürek oynaması
| [498]
| hâhiş-i merhem
| Far. + Ar.
| merhem isteyen: hasta
| [282]
| hakîm
| Ar.
| âlim, bilgin, felsefeci, tabip, doktor
| [400]
| halâs ol-
| Ar. + T.
| kurtul-, iyileş-
| [192]
| hamâ'il
| Ar.
| tılsım, muska, nüsha
| [630]
| harâret
| Ar.
| ateş, yanma, humma
| [474]
| harâret-dîde-i eyyâm-ı bâhûr
| Ar. + Far. + Ar. + Far.
| çok sıcak günlerde göz kızarması, göz yanması
| [77]
| haste
| Far.
| hasta, sayrı
| [83]
| haste beden
| Far. + Ar.
| sağlığını kaybetmiş beden, vücut
| [617]
| haste-i hicrân
| Far. + Ar.
| ayrılık hastası
| [355]
| haste-i maraz-ı hûlyâ
| Far. + Ar + Yun.
| kuruntu hastalığının hastası
| [367]
| hastelik
| Far. + T.
| hastalık
| [568]
| hâsiyyet-i mu’âlece
| Ar.+ Ar.
| ilaç yapma özelliği, ilacın
kuvveti, tesiri
| [351]
| havâle
| Ar.
| sara türünden bir hastalık
| [440]
| hazm eyleme-
| Ar. + T.
| sindireme-
| [574]
| hazm itme-
| Ar. + T.
| sindirme-
| [440]
| hazm olun-
| Ar. + T.
| sindiril-
| [347]
| hicâb
| Ar.
| perde
| [102]
| hicrân
| Ar.
| iç acısı, unutulmaz acı, keder
| [391]
| humâr-âlûde
| Ar. + Far.
| şaşkın, kendinden geçmiş
| [220]
| humâr
| Ar.
| içkiden sonra gelen baş
ağrısı, sersemlik
| [240]
| humâr-ı ye's
| Ar.+ Ar.
| ümitsizlik, kederden kaynaklı
baş ağrısı
| [564]
| hummâ
| Ar.
| ateşli hastalık, nöbet, sıtma
| [155]
| hummâ-yı sufrevî
| Ar. + Ar.
| sarı humma
| [155]
| hûn
| Far.
| Kan
| [210]
| hûn-âbe
| Far. + Far.
| kanlı su, gözyaşı
| [782]
| hûn-âbe-i eşk
| Far. + Far.+ Far.
| kanlı gözyaşı
| [337]
| hûn-âlûd
| Far. + Far.
| kana bulanmış
| [102]
| hûn-ı derûn
| Far. + Far.
| yürek kanı, içteki kan
| [440]
| hükm-i cinsiyyet
| Ar.+ Ar.
| (Dîvân’da) yanık cinsine göre
tedavi et-
| [724]
| hükm-i reml
| Ar.+ Ar.
| kum falına göre hüküm ver-
| [99]
| ıztırâb
| Ar.
| elem, azap, sıkıntı, vesvese
| [299]
| ifsâd
| Ar.
| fesada uğrama, bozulma (hıltlarda)
| [759]
| ifsâd it-
| Ar. + T.
| fesada uğra-, bozul-
(özellikle hıltlarda)
| [759]
| iksîr
| Ar.
| tesirli, yararlı şurup, biricik şifa
| [476]
| ‘ilâc
| Ar.
| çare, deva, tedbir
| [37]
| ‘ilâc it-
| Ar.+ T.
| hastalığa deva yap-
| [37]
| ‘illet
| Ar.
| hastalık, sakatlık
| [68]
| ‘ilel
| Ar.
| hastalıklar, sakatlıklar
| [861]
| ‘illet-i firkât
| Ar.+ Ar.
| ayrılık hastalığı
| [297]
| ‘illet-i kulunc
| Ar.+ Ar.
| şiddetli omuz ve sırt ağrısı hastalığı
| [849]
| ‘illet-i reşk
| Ar. + Far.
| kıskançlık hastalığı
| [271]
| ‘illet-zede
| Ar. + Far.
| hastalığa tutulmuş
| [248]
| ‘illet-zede-i renc-i sübât-ı seher
| Ar. + Far. +Far. + Ar. +Ar.
| uykusuzluk komasının
ağrısına uğramış
| [867]
| imtilâ
| Ar.
| dolgunluk, kan toplanma, kan durma
| [843]
| iştihâ git-
| Ar. + T.
| (hastalıktan) yemek yeme isteği git-
| [843]
| kalb
| Ar.
| yürek, yürek hastalığı
| [235]
| kalb ilâcı
| Ar.+ T.+ Ar.
| yürek hastalığının devası
| [235]
| kan
| T.
| vücuttaki kırmızı renkli yaşam sıvısı
| [653]
| kan yut-
| T.+T.
| kanı yut-
| [669]
| kânûn
| Ar.
| ilaç yapım kuralları
| [568]
| kay
| Ar.
| kusma
| [851]
| kay itme-
| Ar. + T.
| kus-
| [851]
| kec-nigehlük
| Far. + Far. + T.
| Şaşılık, şaşı bakışlık
| [192]
| kesel
| Ar.
| gevşeklik, tembellik, uyuşukluk
| [830]
| kesel ir-
| Ar. + T.
| Gevşeklik, uyuşukluk, tembellik oluş-
| [830]
| kesel yetiş-
| Ar. + T.
| Gevşeklik, uyuşukluk, tembellik oluş-
| [152]
| kuhl
| Ar.
| sürme, göz ilacı
| [756]
| kuhl-ı mürekkeb
| Ar.+ Ar.
| karışım oluşturulmuş sürme,
göz ilacı
| [756]
| kulak
| T.
| işitme organı
| [742]
| kulunc
| Ar.
| şiddetli omuz ve sırt ağrısı
| [849]
| kuvveti git-
| Ar. + T.
| vücut direnci düş-
| [359]
| lerze
| Far.
| titreme, titreyiş
| [6]
| lerziş
| Far.
| titreme, titreyiş
| [155]
| les’-i hayye
| Ar.+ Ar.
| yılan sokması
| [159]
| lînet
| Ar.
| yumuşaklık
| [248]
| lu’âb
| Ar.
| salya
| [206]
| lûle
| Far.
| tütün çubuğu, tütün konulan yuva
| [727]
| ma’cûn
| Ar.
| hamur kıvamına getirilmiş ilaç
| [174]
| ma’cûn-hârlık
| Ar. + Far. + T.
| macun tüketmek
| [556]
| ma’cûn-ı ‘ateh
| Ar.+ Ar.
| bunaklık macunu
| [663]
| ma’cûn-ı renc-i dil
| Ar. + Far.
| gönül ağrısına derman ilaç
| [174]
| ma’cûn-ı nev-sirişte-i nâ-âzmûde
| Ar. + Far.+ Far.
| henüz denenmemiş, yeni yoğrulmuş ilaç
| [277]
| mâr
| Far.
| yılan
| [818]
| maraz
| Ar.
| hastalık
| [367]
| maraz-ı hûlyâ
| Ar. + Yun.
| kuruntu hastalığı
| [367]
| maraz-ı irti’âş
| Ar.+ Ar.
| titreme hastalığı
| [684]
| marîz
| Ar.
| hastalıklı, sayrılı
| [68]
| marîz-i mahabbet
| Ar.+ Ar.
| sevda hastalığı
| [219]
| mecnûn
| Ar.
| çıldırmış, deli, divane
| [307]
| mecnûn olma-
| Ar.+ T.
| çıldırma-, deli, divane olma-
| [795]
| merâret
| Ar.
| acılık
| [698]
| mercan
| Ar.
| mercan balığı
| [181]
| merhem
| Ar.
| deriye sürülerek kullanılan ilaç
| [724]
| merhem ol-
| Ar.+ T.
| derde deva ol-
| [465]
| merhem ur-
| Ar.+ T.
| yaraya merhem sür-
| [724]
| merhem-i derûn
| Ar. + Far.
| içteki yaraya ilaç, gönül ilacı
| [164]
| merhem-i kalb
| Ar. + Ar.
| kalp ilacı
| [358]
| merhem-i zahm-efzûn
| Ar. + Far.
| yarayı artıran merhem
| [873]
| merhem-sây
| Ar. + Far.
| merhem sürücü, çare bulucu
| [539]
| meşime
| Ar.
| dölyatağı, döl eşi
| [378]
| micmer
| Ar.
| buhurdan, içinde tütsü yakılan kap
| [448]
| mil
| Ar.
| göze sürme çekmeye mahsus
bir alet
| [518]
| mîl-i sürme
| Ar. + Far.
| sürme için kullanılan mil
| [656]
| misvâk
| Ar.
| bir ağacın diş temizlemede kullanılan dalı
| [66]
| misvâk eyle-
| Ar. + T.
| misvak yap-, diş temizle-
| [198]
| mizâc
| Ar.
| insan vücudunun fizyolojik
yapısı
| [252]
| mûmiyâ
| Ar.
| zift ve katran karışımı
| [845]
| mizâc-ı balgamiyân
| Ar. +Ar.
| balgamlı olan
| [727]
| mu’âlece
| Ar.
| ilaç yapma, ilaç kullanma
| [351]
| mutalsam
| Ar.
| tılsımlı, büyülü
| [533]
| mu’tell
| Ar.
| hasta, illetli, sakat, alil
| [861]
| müdâvî
| Ar.
| iyileştirmeğe hizmet eden,
| [271]
| nabz
| Ar.
| atardamarlara basıldığında
duyulan vuruş
| [293]
| nâsûr
| Ar.
| basur deliği
| [601]
| neşter
| Far.
| hekim bıçağı
| [49]
| neşter-i fasd
| Far. + Ar.
| kan alma bıçağı
| [68]
| neşter/ nişter-i fassad
| Far. + Ar.
| kan alıcının bıçağı
| [49]
| nevbet
| Ar.
| zaman zaman ortaya
çıkan bozukluklar
| [80]
| nüsha
| Ar.
| Muska
| [75]
| perde-i çeşm
| Far. + Far.
| gözü örten, kapatan: göz kapağı
| [102]
| perhiz
| Far.
| diyet
| [523]
| pür-zahm-ı nâsûr
| Far. + Far. + Ar.
| yara dolu basur
| [77]
| rahne-i dendân-ı erre
| Far. +Far. + Far.
| azı dişindeki yarık, bozukluk
| [131]
| ra’şe tut-
| Ar. + T.
| titre-
| [873]
| reg
| Far.
| damar
| [865]
| remed
| Ar.
| göz ağrısı
| [356]
| renc-i humâr
| Far. + Ar.
| içkiden kaynaklanan baş
ağrısının sızısı
| [475]
| renc-i imtilâ
| Far. + Ar.
| kan toplanma, kan durma ağrısı
| [843]
| retk
| Ar.
| yırtığı onar-, yarığı düzelt-, bitiştir-
| [22]
| rû-i zerd /rûy-ı zerd
| Far. + Far.
| sarı beniz
| [146]
| safreviyân
| Ar.
| safralı olanlar
| [727]
| sahk it-
| Ar. + T.
| (ilaç yapmak için) döğ-, toz haline getir-
| [881]
| sârî
| Ar.
| bulaşıcı, bulaşan
| [850]
| seher
| Ar.
| uykusuzluk, gece uyuyamama
| [867]
| ser
| Far.
| baş
| [15]
| ser-sâm
| Far. + Far.
| insana sersemlik veren bir hastalık
| [771]
| serâsîme
| Far.
| bilinç ve duyguları zayıflamış olması
| [771]
| sıhhat
| Ar.
| sağlamlık, sağlık
| [195]
| sıklet
| Ar.
| ağırlık, sıkıntı
| [269]
| sihr
| Ar.
| büyü, gözbağcılık
| [344]
| sîne
| Far.
| göğüs, yürek
| [349]
| sirayet
| Ar.
| bulaşma, geçme
| [359]
| sirayet it-
| Ar. + T.
| bulaş-, geç-
| [359]
| sudâ’
| Ar.
| baş ağrısı
| [554]
| sûziş
| Far.
| yanma, yakma, büyük acı
| [586]
| sübât
| Ar.
| dalgınlık, hastanın dalması, koma
| [867]
| sürme
| Far.
| sürme, kuhl, göz ilacı
| [607]
| sürmedân
| Far.
| sürme kabı, sürme hokkası
| [607]
| şekve-i derd
| Ar. + Far.
| ağrıdan şikayet
| [879]
| şerbet-i dînâr
| Ar.
| bir çeşit şifa şurubu
| [37]
| şifâ
| Ar.
| hastalıktan kurtulma, iyi olma
| [881]
| şifâ eyle-
| Ar. + T.
| hastalıktan kurtar-, iyi et-
|
| şifâ-bahş
| Ar. + Far.
| şifa verici, şifa veren: tabip
| [568]
| şifâ-bahş-ı tabî’at
| Ar. + Far. +
| doğanın şifa vericiliği
| [849]
| şifâ-hâne
| Ar. + Far.
| Hastane
| [277]
| şifâ-pezîr
| Ar. + Far.
| iyileşebilir, geçebilir
| [881]
| şifâ-yı sadr
| Ar. + Ar.
| göğsü ferahlatan
| [803]
| şikem-derd
| Ar. + Far.
| karın ağrısı
| [753]
| şîşe-i haccâm
| Far. + Ar.
| hacamat yapanın şişesi
| [833]
| tâb-ı ‘illet
| Ar. + Ar.
| Has
| [68]
| tabîb
| Ar.
| hekim, doktor
| [68]
| tabîb-i rüzgâr
| Ar. + Far.
| dönem hekimi, tabibi
| [353]
| takviyet ol-
| Ar. + T.
| vücudun güçlenmesi
| [677]
| tahâret
| Ar.
| Temizlik, temizlenme
| [558]
| tamar
| T.
| kanın dolaştığı kanal
| [193]
| tâzelen-
| Far. + T.
| hastalığın tekrar olması,
| [587]
| teb
| Far.
| sıtma, hararet
| [597]
| teb-i endüh
| Far. + Far.
| elemli sıtma
| [597]
| teb-lerze
| Far.
| sıtma titremesi, sıtma nöbeti
| [6]
| tebün nevbeti
| Far. + T. +A
| sıtma nöbeti
| [80]
| terk-i devâ
| Ar.
| ilacı bırakma, terk etme
| [351]
| terkîb
| Ar.
| birkaç şeyin karışımı, ilaç karışımı
| [255]
| terkîb-i kîmyâ
| Ar. + Ar.
| kimyasal birleşim
| [255]
| teskîn
| Ar.
| yatıştırma, hastalığı sakinleştirme
| [608]
| teskîn it-
| Ar. + T.
| yatıştır-, derdi sakinleştir-
| [608]
| tılsım
| Ar.
| esrarlı bir kuvvet taşıdığına inanılan
| [818]
| timâr
| Far.
| yara bakımı
| [803]
| timâr it-
| Far. + T.
| yara bakımı yap-
| [803]
| tiryâk
| Ar.
| zehirlenmelerde kullanılan panzehir
| [460]
| tumâr-ı gam
| Far. + Far.
| gamdan, dertten temizlenme, iyileşme
| [739]
| tûtiyâ
| Ar.
| çinko, bir çeşit sürme
| [774]
| üstühân
| Far.
| kemik
| [649]
| vakf-ı bîmârân
| Ar. + Far.
| hastalar vakfı: hastane
| [610]
| vâreste-i derd
| Far. + Far.
| ağrıdan, sızıdan kurtulmuş
| [506]
| vaz’-ı etibbâ
| Ar. + Ar.
| tabiplerin tarzı, tavrı
| [83]
| vaz’-ı figâr
| Ar. + Far.
| yara durumu
| [346]
| vesvese
| Ar.
| İşkil, şüphe, kuruntu
| [502]
| vücûd
| Ar.
| insan veya hayvan gövdesi
| [365]
| yara / yâre
| T.
| vücutta oluşan derin kesik
| [282]
| zahm
| Far.
| Yara
| [396]
| zahmdâr
| Far. + Far.
| yaralı
| [490]
| zahm-ı ciger
| Far. + Far.
| ciğer yarası
| [396]
| zahm-ı çeşm
| Far. + Far.
| göz yarası
| [559]
| zahm-ı derûn
| Far. + Far.
| iç yarası
| [225]
| zahm-ı hâr
| Far. + Far.
| diken yarası
| [607]
| zahm-ı kârd
| Far. + Far.
| bıçak yarası
| [862]
| zahm-ı mikrâz
| Far. + Ar.
| makas yarası
| [724]
| zahm-ı nâsûr
| Far. + Ar.
| basur yarası
| [77]
| zahm-ı sîne
| Far. + Far.
| göğüs yarası
| [461]
| zedelen-
| Far. + T.
| yaralan-
| [473]
| zehr
| Far.
| zehir, ağu
| [547]
| zehr-âb
| Far. + Far.
| zehirli su
| [547]
| zehr-çeş
| Far. + Far.
| zehirli
| [12]
| zehr-i maraz-fezâ
| Far. + Ar.+ Far.
| hastalığı artıran zehir
| [128]
| zerd-çihre
| Far. + Far.
| sarı yüz
| [649]
| zerdî-i rû (y)
| Far. + Far.
| yüzün sararması
| [257]
| zuhûr-ı ‘illet
| Ar. + Ar.
| hastalığın baş göstermesi
| [68]
| zükâm
| Ar.
| nezle
| [421]
|
|