BAŞkan : Başkan Vekili Nevzat pakdil kâTİP Üyeler: Harun TÜfekci


sayfa1/26
d.ogren-sen.com > Doğru > Evraklar
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   26



ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 18.23

BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ

(Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur) -----0----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114'üncü

Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. 5'inci sırada yer alan,

Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Siirt

Milletvekili Afif Demirkıran ve Trabzon Milletvekili Mustafa

Cumur'un; Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına

Dair Kanun Teklifi ile Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün; Maden

Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Tarım, Orman

ve Köyişleri ile Çevre ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,

Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporlarının görüşmelerine

başlayacağız. 5. - Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun

Tasarısı ile Siirt Milletvekili Afif Demirkıran ve Trabzon

Milletvekili Mustafa Cumur'un; Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda

Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Mersin Milletvekili

Ali Rıza Öztürk'ün; Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair

Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Çevre ve Sanayi,

Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları

Raporları ( 1/821, 2/670, 2/572) (S. Sayısı: 503)----- (x) BAŞKAN -

Komisyon? Sayın Komisyon, buyurun efendim. Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 503 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Sayın

milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu tasarı İç Tüzük'ün

91'inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü

üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul

edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan

maddeler ayrı ayrı oylanacaktır. Tasarının tümü üzerinde ilk

konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Cemaleddin Uslu,

Edirne Milletvekili. Sayın Uslu, buyurun efendim. (MHP sıralarından

alkışlar)
MHP GRUBU ADINA CEMALEDDİN USLU

(Edirne) – Sayın Başkan,

değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 503 sıra sayılı Kanun

Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz

aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum. Ülkemiz madenciliğiyle, şu

anda görüşülmekte olan 3213 sayılı Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda

Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında görüşlerimizi

sizlerle paylaşacağım. Dünyada çıkan savaşların gerçek nedenlerine

bakıldığında, ülkelerin daha çok doğal kaynağa sahip olma

arzularının yattığı görülmektedir. Günümüzde en büyük kavga petrol

için verilmektedir. Gelişmiş ülkeler dünyada doğrudan sahip

olamadıkları kaynakların üretim ve hareketlerini istedikleri gibi

yönlendirmek istemektedirler. Artık bu ülkeler savaş yerine

ülkelerin yasal mevzuatlarını istedikleri gibi şekillendirerek

amaçlarına ulaşmayı tercih etmektedirler. Madencilik sektörüne ivme

kazandırmanın ilk adımı sektörle ilgili yapılacak yasal

düzenlemedir. 1985 yılında Maden Kanunu kapsamına alınan mermer

ihracatının yirmi beş yıl içinde 3-5 milyon dolardan 1 milyar

doların üzerine çıkması yasal düzenlemenin önemini açıkça

göstermektedir. Sayın milletvekilleri, şu anda görüştüğümüz kanun

tasarısı Anayasa Mahkemesinin on yedi ay önce 24/1/2009 tarihinde

Maden Kanunu'nun 7'nci maddesinin birinci fıkrası ile sekizinci

fıkrasını, 10'uncu maddesinin de altıncı fıkrasını iptal etmesiyle

gündeme gelmiştir. Bakanlık sorunun çözümü için somut adım atmakta

geç davranmış, her zaman yanlarında olduklarını ifade ettikleri

madenciler çalışabilmek için izin alamadıklarından bu süre içinde

mağdur olmuşlardır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, geç de olsa

sektörün sorununu çözmek için yola çıkmıştır. Ancak, sektörün

sorunlarını çözmek yerine iktidarın sorunlarını çözmeye

yöneldiğinden çözüm süreci uzun sürmüş, bu süreçte ilk tasarı

başlığı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı

olmasına karşın, daha sonra Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda

Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun tasarısına dönüşmüştür. 3/3/2010

tarihindeki Başbakanlık tasarısı ile bugün elimizde olan ve Genel

Kurula sunulan bu tasarı arasında gerek amaç ve gerekse metin olarak

çok önemli farklılıklar 50

vardır. Anayasa Mahkemesince iptal edilen hükümlere bakıldığında

sorunun iki maddelik bir kanun değişikliğiyle çözülmesinin mümkün

olduğu görülmektedir. Ancak tasarıdaki madde sayısının yirmi üç

olması -getirilmek istenen yeni düzenlemelerin- amacın dışına

çıkıldığının önemli bir kanıtıdır. Zeytin sahalarının maden arama

faaliyetlerine açılması ve Kara Avcılığı Kanunu'nun 4'üncü

maddesinin sırf bu amaçla değiştirilmesi bunun en bariz örneğidir.

Daha geçen haftalarda gruplar bu tasarı üzerinde uzlaşmışlar ve bu

iki maddeyi geri çekmişlerdi. Zeytincilik bölgelerinde yaşayan

vatandaşlar da bu yüzden sevinmişlerdi. Sonra bundan vazgeçildi.

Bugün yine önergelerle bu iki maddenin geri çekileceğini ifade

ediyorsunuz. Bunu keşke komisyon çalışmalarında yapsaydınız, bunu

keşke tasarıya yazmasaydınız. Ancak bu gelişme de kayda değer

görülmektedir. Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi kararı

3/3/2010 tarihli Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun

Tasarısı ve komisyondan çıkan tasarı metinleri beraberce

incelendiğinde Hükûmetin madencilikten çok, uyguladığı yanlış

ekonomik politikalar sonucu oluşan bütçe deliklerini kapatma ve

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 5177 sayılı Kanun sonrası

Maden Kanunu'nu yanlış uygulaması sonucu kendi yarattığı

sorunlarının çözümüne yönelik olduğu açıkça görülmektedir. Mecliste

madencilikle ilgili bir araştırma komisyonu çalışmalarını

sürdürmektedir. Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği ve madenciliğin

acil sorunlarının öncelikle çözümlenmesi, araştırma komisyonunun

hazırlayacağı rapor çerçevesinde diğer sorunları çözecek bir çalışma

yapılması daha doğru olacaktır. Sektörün de bu görüşü desteklemesine

karşın Hükûmet üyeleri bu tasarıyı yasalaştırmak için bir telaş

içine girmiştir. Diğer taraftan, tasarı komisyonda görüşülürken

muhalefet ve sektör temsilcilerinin de görüş ve önerilerinin

alındığı, mutabakat sağlandığı izlenimi verilmiştir. Esasen tasarı

komisyonlarda görüşülürken komisyon üyeleri ile sektörün görüşleri

alınmıştır. Tasarıya yansımış mıdır? Hayır. Zira bu tasarıda sektör

temsilcilerinin mutabakatı yoktur. AKP Hükûmeti her zaman ve bu

tasarı çalışmalarında da olduğu gibi "Biz yaptık, oldu!"

yaklaşımıyla kanun yaptığı için tasarı daha şimdiden eleştirilmeye

başlanmıştır. Bugün bazı önergelerle düzeltilme çalışmaları

olabilecektir ancak yine de eleştiri bitmeyecektir. Değerli

milletvekilleri, ülkemiz potansiyel maden varlıkları açısından

zengin olup bu servetlerimizle Avrupa Birliği ülkeleri sanayilerinin

ham madde gereksiniminin önemli bir bölümü karşılanabilecek

durumdadır. Tasarıyla bu madenlerin onların isteği doğrultusunda bir

arama yapılması öngörülmektedir. Madencilik sektörünün en önemli

sorunu izin almaktır. Tasarıda, işletme ruhsatı sonrası madenciye

izin alması için süre verilmektedir ancak bu süre içinde izinlerin

alınmasını kolaylaştırıcı hiçbir düzenleme getirilmemektedir. Tasarı

bir taraftan çalışmak isteyen madenci, diğer taraftan izin vermeyen

idareler, bir taraftan da madenciliği desteklediği ve her ortamda

madenciliğin yanında olduğunu iddia eden ancak olayları seyreden ve

"Ne hâlin varsa gör." diyen bir Bakanlık görüntüsü vermektedir.

Tasarıda Hükûmet buna da bir çözüm getirmiştir. Hükûmetin çözümü,

izin alamayan madencinin ruhsatını iptal etmektir. Peki, izin

alamadığı için mağdur olan madenciye ne olacak? İptal edilen ruhsat

ne olacak? Cevabı ortada: Ruhsat izin alabilecek tanıdık birilerine

verilecek. 5177 sayılı Kanun'la, ek katma değer yaratan, ürettiği

madeni kendi tesislerinde kullanan işletmelerden devlet hakkının

yarısının alınması öngörülmüştü. Geçen beş yıl içinde bu teşvik

yeterli görülmüş olacak ki, Hükûmet madencinin kazancına göz dikmiş,

tasarıda daha çok devlet hakkı almak için düzenleme hazırlamıştır.

Madenci artık bir gelir aracı olarak düşünülmektedir. Kanun

tasarısıyla madencilikten devletin sağladığı gelirleri artırılarak,

her konuda olduğu gibi, Hükûmetin ekonomik başarısızlığı nedeniyle

bütçe deliklerinin kapatılması için yeni kaynak arayışı içindedir.

Sayın milletvekilleri, biraz da ülkemiz madenciliğinden bahsetmek

istiyorum. AKP Hükûmeti "Madenciliğin sorunlarını çözdük." dediği

2004 yılı ortasında yürürlüğe giren 5177 sayılı Kanun'la Maden

Kanunu'nda yaptıklarını, aradan beş yıl gibi kısa bir süre geçmiş

olmasına karşın tekrar değiştirmek istemektedir. Bu kısa süreye

rağmen, 2004 yılındaki Hükûmetin benimsediği felsefeyi tamamen

değiştirmektedir. Maden Kanunu kadar, kanunu uygulayan hükûmetlerin

madenciye, madenciliğe bakış açısı ayrı bir önem taşımaktadır. AKP

Hükûmeti sektörde faaliyet gösteren madencilerimizi verdiği

vergilerle bütçenin deliklerini tıkayan, çevreyi kirletecek

potansiyel suçlu olarak görmektedir. Bu görüşü Hükûmet, şu anda

görüşülmekte olan taslağı devlet hakkındaki getirilmiş yeni

teminatlar, teminat artışları ve yeni cezalar olarak yansıtmıştır.

Hükûmet bu yaklaşımıyla Maden Kanunu'nu tam bir ceza kanununa

dönüştürmektedir. Maden Kanunu'nun 1'inci maddesi kanunun amacı,

madenlerin aranması, işletilmesi, üzerinde hak sahibi olunması ve

terk edilmesiyle ilgi esas ve usulleri düzenlemek olarak

belirlenmiştir. Değerli milletvekilleri, madenciliğin sorunları

nasıl çözülmelidir? Önce Hükûmetin, demokratik toplumlarda

sorunların sistem içinde yer almış sivil toplum örgütlerinin

katılımı olmadan çözülemeyeceğini anlaması gerekmektedir. Katılım,

tasarının komisyonlarda görüşülürken yaşandığı gibi Hükûmet

temsilcilerinin toplumun her kesimini dinleyerek ama kendi bildiğini

okumak, sonra da sektörün ve sivil toplum örgütlerinin görüşünü

aldık demek değildir. Demokrasi ve katılımcılık, bu Hükûmetin

yapmadığı, daha doğrusu yapmak istemediği, kendisi gibi

düşünmeyenlerin düşüncelerine saygı göstermemek, değer vermemek

demek değildir. Madenciliğin sorunlarını "Biz yaptık oldu." "Biz 51

böyle düşünüyoruz." "Biz herkesi dinleriz ama biz bildiğimizi

yaparız." "Bizim düşündüğümüz en doğru olanıdır." gibi yaklaşımlarla

bu ülkenin madenciliğini hiçbir yere taşımak mümkün değildir.

Sorunlar sektördeki sivil toplum örgütleriyle elini taşın altına

koyan sektörün bizzat kendisiyle beraber çözülmelidir. Bunun için de

bu Hükûmetin hiçbir zaman sıcak bakmadığı sektörle ilişkiler sürekli

ve sıcak tutulmalı, bu konuda bir yapı oluşturulmalıdır.

Madencilikle Bakanlığın da içinde olduğu sektördeki dernek ve meslek

odalarının oluşturduğu sivil bir yapılanmaya gidilmelidir. Bu

yapılanmanın görevi madenciliğin sorunlarını belirleyip çözmek,

madene bağlı sanayinin gelişmesini, yerli sanayimizin ihtiyaçlarının

öncelikle kendi kaynaklarımızdan karşılanmasını sağlamak, maden dış

ticaretinde bir strateji belirlemek olmalıdır. Yapılanma dünyadaki

madencilik faaliyetlerini yakından takip etmeli, gelişmeleri

izlemelidir. Kendi madenlerini kullanarak sanayisini geliştirmiş,

dünyada söz sahibi bir ülke konumuna gelebilmemiz için madencilik

planlamaları yapmalı, bu planlamalara ilişkin stratejiler

belirlenmeli ve en önemlisi de bu stratejilerin uygulanması

sağlanmalıdır. Madencilikle ilgili bakanlığın adı Enerji ve Tabii

Kaynaklar Bakanlığıdır ama ne hikmetse görev yapan bakanlar tabii

kaynakların da bakanı olduklarını hep unutmuş, madenciliği ihmal

etmişlerdir. Ancak şimdi de olduğu gibi Bakanlık zaman zaman

gürlemiş, bir türlü yağmamıştır. Sayın Bakanın madencilikle ilgili

kendi söylediklerine kendinin de inandığını zannetmiyorum. Eğer

Sayın Bakan inanmış olsaydı, bu tasarının sektörün sorunlarını

çözemeyeceğini anlar, böyle bir tasarıyı buralara kadar taşımazdı.

Bu konuda komisyonlarda görüşlerimiz ortaya konulmuş olmasına karşın

iktidar partisi üyeleri bildiklerini okumuşlardır. Bu tavırlarının

sonucunda tasarıyla ilgili şerhimiz Komisyona yazılı olarak da

iletilmiştir. Muhalefet olarak müspet önergelerle tasarı

şekillendirilmeye çalışılmış, sektörün ihtiyacına göre hareket

edilmiştir. Değerli milletvekilleri, kendi ham maddelerimizi

kullanarak millî sanayimizi kurmamız mümkündür. Bugün geldiğimiz yer

itibarıyla madencilikle ilgili temel yaklaşımımız şu anda

ürettiğimiz ve ham madde olarak ihraç ettiğimiz maden kaynaklarımızı

kullanarak millî sanayimizi kurmak, bu kaynaklarımızı ülkemiz

sanayisine ham madde olarak sunmak olmalıdır. Biraz da madencilikle

ilgili rakamsal gerçekleri vurgulamak istiyorum. Hükûmetin her

fırsatta yerli kaynak kullanımını desteklediğini ifade etmesine

karşın Çevre ve Orman Bakanlığınca 13 Ocak 2005 tarihinde yayımlanan

Isınmadan Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği en sonu
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   26

sosyal ağlarda paylaşma



Benzer:

BAŞkan : Başkan Vekili Nevzat pakdil kâTİP Üyeler: Harun TÜfekci iconAnkara'da yaşanan bir olayda, bir kurum Genel Müdürü, daire başkan...

BAŞkan : Başkan Vekili Nevzat pakdil kâTİP Üyeler: Harun TÜfekci iconSayın Başkan, değerli milletvekilleri

BAŞkan : Başkan Vekili Nevzat pakdil kâTİP Üyeler: Harun TÜfekci iconSağlık Bakanlığı, Kurum Başkan Yardımcısı

BAŞkan : Başkan Vekili Nevzat pakdil kâTİP Üyeler: Harun TÜfekci iconMahkeme Heyeti: Taner Erginel, Başkan, Nevvar Nolan, Gönül Erönen

BAŞkan : Başkan Vekili Nevzat pakdil kâTİP Üyeler: Harun TÜfekci iconİÇİŞleri bakanliğI / ankara vekiLİ

BAŞkan : Başkan Vekili Nevzat pakdil kâTİP Üyeler: Harun TÜfekci iconDa va : Davacı vekili, davacı ısçının iş sözleşmesinin davalı işveren

BAŞkan : Başkan Vekili Nevzat pakdil kâTİP Üyeler: Harun TÜfekci iconİŞyerlerinde iŞveren veya iŞveren vekiLİ tarafindan


Yasa




© 2000-2018
kişileri
d.ogren-sen.com