Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 59. maddesine göre hazırlanmıştır


d.ogren-sen.com > Doğru > Evraklar

T.C.

ANAYASA MAHKEMESİ


BİREYSEL BAŞVURU FORMU
ÖNCELİK VERİLEREK ACELE İNCELEME TALEBİ VE GEREKÇESİ:
Başvurucu bir gazeteci olup, tamamen ifade özgürlüğü kapsamındaki faaliyetleri gerekçe gösterilerek gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. Hiçbir suç şüphesi olmadan tamamen yasa dışı şekilde hürriyetinden mahrum bırakıldığı için özellikle AİHS’nin 5/1 ve 10. maddelerinin açık ihlali söz konusudur. OHAL’in neden olduğu durumun kesinlikle gerektirdiği türden tedbirlerden olmayan bu durum nedeniyle ortaya çıkan ve devam eden ihlal durumlarına son verilmesi için AYM İçtüzüğü’nün 68 ve 71/1. maddeleri uyarınca bu başvuruya öncelik verilerek ivedi olarak incelenip karar verilmesi talep olunur.

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 59. maddesine göre hazırlanmıştır.

BİREYSEL BAŞVURU FORMU

I- KİŞİSEL BİLGİLER

A- GERÇEK KİŞİLER İÇİN























BAŞVURUCUNUN

1- T.C. KİMLİK NUMARASI:




X
2- ADI: 3 - SOYADI:

4- CİNSİYETİ: ERKEK: KADIN:

5- UYRUĞU: Türkiye Cumhuriyeti

















6- MESLEĞİ: GÜN AY YIL

7- DOĞUM YERİ VE TARİHİ: / / /

8- YAZIŞMA ADRESİ:

9- TELEFON NUMARASI VE ELEKTRONİK POSTA ADRESİ

a- EV :

b- İŞ :

c- CEP :

ç- ELEKTRONİK POSTA ADRESİ :

AVUKATININ

1- ADI : 2 - SOYADI :

3 - YAZIŞMA ADRESİ:
4- TELEFON NUMARASI VE ELEKTRONİK POSTA ADRESİ

a- EV:

b- İŞ:

c- CEP:

ç- ELEKTRONİK POSTA ADRESİ:
II- AÇIKLAMALAR

A- Kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti:

  1. 15 Temmuz 2016 tarihli menfur darbe girişiminden sonra, 23 Temmuz 2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hal ilan edilmiş ve bu çerçevede alınan tedbirler Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne bildirilmiştir. Ancak AİHS’nin 15. maddesine göre, yaşama hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı, kölelik ve kulluk yasağı ile kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi, savaş durumu dâhil hiçbir durumda askıya alınamayacak ve ihlal edilemeyecek türden haklardır. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti OHAL veya sıkıyönetim halinde dahi ifade özgürlüğünü askıya almayacağını yıllar önce Avrupa Konseyi’ne beyan etmiştir. OHAL durumunda alınan tedbirlerin olağanüstü halin kesinlikle gerektirdiği türden tedbirler (AİHS mad. 15) olması da şart olup OHAL’in neden olduğu durumun kesinlikle gerektirmediği türden tedbirler kararlaştırılamaz. Alınan tedbirler ölçülü olmalı ve AİHM içtihatları ile uyumlu olmalıdır. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri’nin Measures taken under the state of emergency in Turkey (http://www.coe.int/en/web/commissioner/-/measures-taken-under-the-state-of-emergency) isimli açıklaması, bu açıdan dikkate alınması gereken önemli bir belgedir.

NOT: AŞAĞIDAKİ OLAYLARI HER BAŞVURUCU KENDİ DURUMUNA UYARLAMALI, YANLIŞ BİLGİ VARSA DÜZELTMELİ, EKSİKLERİ EKLEMELİ, BOŞLUKLARI DOLDURMALI, TUTUKLAMA VE İTİRAZIN REDDİ KARARLARININ GEREKÇELERİNİ, KENDİSİNE SORGUDA SORULAN SORULAR VARSA ONLARI ÖZET OLARAK YAZMALI, DİĞER HUKUKA AYKIRILIKLARI DA AYRINTILI OLARAK EKLEMELİ, VARSA İŞKENCE İLE İFADE ALMA VEYA KÖTÜ ŞARTLARDA TUTULMA (GÖZALTI VE CEZAEVİ DÂHİL), KÖTÜ MUAMELE GİBİ DURUMLARI DA YAZMALI

  1. Başvurucu bir kamu görevlisi/öğretmen/memur/işçi/işadamı olup İstanbul’da ikamet etmektedir.

  2. Başvurucu … tarihinde evinde arama yapıldıktan sonra gözaltına alınarak, … tarihine kadar gözaltında tutulmuş ve tarihinde polis tarafından … tarihinde savcılıkça ifadesi alınmış ve kendisine özellikle … soruları sorulmuştur. Sorulardan anlaşılacağı gibi, başvurucuya sadece ifade özgürlüğü kapsamında kalan gazetecilik faaliyetleri ve düşünce açıklamaları nedeniyle suçlamalarda bulunulmuştur. Gözaltının ilk anından itibaren kendi belirleyeceği bir avukat yardımından yararlanma hakkı varken (Dayanan/Türkiye) ve bu hak OHAL’in neden olduğu durumun kesinlikle gerekleriyle ilgisi yokken, bu haktan yararlandırılmamıştır. Daha sonra tutuklanmaya sevk edilmiş ve tarihinde de tutuklanmıştır (Ek- 1). Başvurucunun menfur darbe teşebbüsü ile uzaktan yakından en küçük ilgisi bulunmadığı gibi, darbe teşebbüsünü medyadan öğrenmiştir. İfade ve sorgusunda kendisine darbe teşebbüsü ile ilgili herhangi bir soru sorulmadığı gibi, darbe teşebbüsüne ilişkin hiçbir somut delil de gösterilmemiştir.

  3. Başvurucunun sorgusunda kanunun ve AİHS’nin (Salduz/Türkiye) emretmesine rağmen, kendi belirlediği bir avukat yardımından yararlandırılmamıştır. Başvurucunun kendi belirlediği bir avukat yardımından yararlanma hakkı dâhil birçok sanık hakkı bu süreçte ihlal edilmiştir. Gözaltı süresince insan onuruna aykırı ortamlarda tutulmuş, en temel insani ihtiyaçlarını giderme konusunda kendisine zorluklar çıkarılmıştır. (Sağlık durumuna uygun ortamda tutulmadığı gibi, mutat kullandığı ilaçlarını almasına dahi izin verilmemiş, yaşamı tehlikeye atılmıştır.).

  4. Başvurucu darbe teşebbüsü bahane edilerek, hiçbir somut suç delili gösterilmeden tamamen keyfi olarak gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. 20 Temmuz 2014 tarihinde, Başbakan Sayın Erdoğan’ın “Paralel Yapı ile mücadele için kurulduklarını” açıkladıkları, bağımsız ve tarafsız olmayan, doğal hakim güvencesinden yoksun bir sulh ceza hakimi tarafından tutuklanmıştır.

  5. 15 Temmuz 2016 tarihinden bu yana yüzden fazla avukat gözaltına alınmış ve onlarca avukat da tutuklanmıştır. Avukatlar üzerinde de oluşturulan baskı nedeniyle hiçbir avukat kendisinin davasını almak istememiş, itiraz dilekçesini hazırlama açısından da avukat yardımından yararlanmadan, soruşturma dosyasına kısıtlama kararı konduğu gerekçesiyle, suçlamalara ilişkin delillere erişemeden, eşiyle de görüştürülmeden, eşi tarafından tarihinde, gerekçeleri ile itiraz edilmiştir (Ek- 2).

  6. İtiraz dilekçesinde tutuklama kararına ilişkin hukuka aykırılıklar ayrıntılı olarak belirtilmiş olup belirtilen hukuka aykırılıklara ve tutuklama gerekçesini çürüten nedenlere açıklama getirilmeden, bu çerçevede bir gerekçe oluşturulmadan itiraz talebi tarihinde bir sonraki sulh ceza hakimliği tarafından, gerekçesiyle reddedilmiştir (Ek- 3). İtirazın reddi kararı tarihinde tebliğ edilmiştir (Ek- 4).


B- Bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenlerle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve delillere ait özlü açıklamalar:

I. ÖZGÜRLÜK VE GÜVENLİK HAKKI İHLALİ (AİHS mad. 5)

aa- Gözaltı süresinin uzunluğu ve makul şüphe olmadan gözaltına alma nedeniyle özgürlük ve güvenlik hakkı ihlali (AİHS mad. 5/1)

  1. Kural olarak AİHM’ye göre toplu suçlar dâhil tüm suçlarda gözaltı süresi 4 günü aşamaz. Olağan hallerde de Türk Hukukunda gözaltı süresi en fazla 4 gündür. Ancak yukarıda belirtildiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti 23 Temmuz 2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hal ilan etmiş ve bu çerçevede çıkarılan kararname ile gözaltı süresini 30 güne çıkarmıştır. AİHS’nin 15. maddesine göre, OHAL durumunda alınan tedbirlerin olağanüstü halin kesinlikle gerektirdiği türden tedbirler (AİHS mad. 15) olması da şart olup OHAL’in neden olduğu durumun kesinlikle gerektirmediği türden tedbirler kararlaştırılamaz. Alınan tedbirler ölçülü olmalı ve AİHM içtihatları ile uyumlu olmalıdır. AİHM’ye göre, mutlak yasakları (işkence yasağı ve yaşama hakkına saygı gibi) uygulanamaz kılacak diğer hak kısıtlamalarına da müsaade edilemez. AİHM Aksoy/Türkiye kararında, 15 günlük süreyle avukat ve hekime erişim hakkı olmaksızın kişiyi gözaltında tutmayı, olağanüstü halin kesinlikle gerektirdiği bir durum olarak değerlendirmemiş ve olağanüstü hal durumunda dahi 15 günlük gözaltı süresini Sözleşmeye aykırı bulmuştur.

  2. Somut olayda başvurucu toplam 13/15/17 gün gözaltında tutulmuş ve kendi seçtiği avukat yardımından yararlandırılmadığı gibi, gözaltının ilk anında doktor raporu alınmamış, hekime erişimi engellenmiş ve herhangi bir yakını ile de görüştürülmemiştir. Gözaltında insan onuruna aykırı koşullarda, Sözleşmenin 3. maddesine aykırı olarak tutulmuş (kötü muamele görmüşse yazınız) ve olağanüstü hal durumunda dahi ihlal edilemeyecek mutlak yasakları uygulanamaz kılmıştır. Kısaca, başvurucunun gözaltı süresinin uzunluğu, olağanüstü durumun kesinlikle gerektirdiği bir durum olmayıp, keyfi ve ölçüsüzdür. Bu nedenle başvurucunun gözaltı süresi AİHS’nin 5/1 maddesini ihlal etmiştir.

  3. Başbakan Binali Yıldırım, 2 Ağustos 2016 tarihinde CNNTürk Haber Kanalı’nın canlı yayın programında, 15 Temmuz 2016 tarihli darbe teşebbüsünden sonraki ceza soruşturmalarına ve makul şüpheye ve gözaltına alınanlara ilişkin olarak, “Biz yakalayacağız, onlar suçsuz olduklarını bize ispat edecekler” (@Asalepci -2/8/16 – 21:06) (We will arrest them and they will prove their innocence) ifadelerini kullanmıştır. Bu beyandan da anlaşılacağı gibi, on binlerce insan, makul suç şüphesinin varlığını gösteren ve objektif bir gözlemciyi ikna edecek ve atılı suça ilişkin somut bulgu ya da deliller olmadan gözaltına alınmış ve yukarıda belirtilen süre boyunca gözaltında tutulmuştur. Somut olayda başvurucu da somut hiçbir bulgu olmadan gözaltına alınıp gözaltında tutulduğu için, makul şüphe olmadan gözaltına alınma nedeniyle de AİHS’nin 5/1c maddesini ihlal edilmiştir. AİHS’nin 5/1c maddesine göre, kişi sadece makul suç şüphesi varsa gözaltına alınabilir.

bb- İç hukuka aykırı hürriyetten yoksun bırakmadan dolayı ihlal (AİHS md. 5/1 – AY md. 19/2)

  1. AİHM’ye göre, iç hukukta öngörülen yasalara aykırı özgürlükten yoksun bırakma tek başına AİHS’nin 5/1 maddesini ihlal eder (Scott/İspanya, 18.12.1996, para. 57).

  2. CMK’nın 90 ve devamı maddeleri uyarınca, bir kişi ancak makul suç şüphesi varsa gözaltına alınabilir. Başvurucu somut hiçbir suç delili olmadan gözaltına alınmış ve gün gözaltında tutulmuştur. Objektif bir gözlemciyi ikna eden ve ikna edici hiçbir suç delili gösterilmeden gözaltına alınıp hürriyetinden mahrum bırakıldığı için, ilk olarak bu gözaltı nedeniyle başvurucunun özgürlük ve güvenlik hakkı ihlal edilmiştir. İç hukuka aykırı olan gözaltı süreci, bu nedenle AİHS’nin 5/1 maddesini ihlal etmiştir.

  3. Anayasanın 19. maddesi, tutuklamaya ancak kuvvetli suç şüphesinin varlığı halinde başvurulabileceğini amirdir. CMK’nın 100/1 hükmüne göre de, “Kuvvetli suç şüphesinin varlığı gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir”. Kuvvetli suç şüphesi, atılı suçu şüpheli ya da sanığın işlediği konusunda % 90 mahkûmiyet olasılığı ortaya çıkmış olmasını gerektirir (Feridun Yenisey / Ayşe Nuhoğlu, Tutuklama Kurumunun Uygulanması Hakkında Görüşler, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Ocak-Şubat 2015 (Özel Sayı Tutuklama), s. 15). Eş ifade ile, atılı suçun şüpheli tarafından işlendiği konusunda % 90 mahkûmiyet olasılığı varsa, kuvvetli suç şüphesi vardır; aksi halde yoktur.

  4. Hâkimin kararında kuvvetli suç şüphesinin olduğunu soyut bir şekilde yazması, tutuklamanın CMK’nın 100. maddesine uygun olması için yeterli değildir. Ayrıca söz konusu suç şüphesinin kuvvetli olduğunu gösteren somut suç delillerine de tutuklama kararının gerekçesinde yer verilmek zorunludur. Zira CMK’nın 101/2 hükmüne göre, “tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya tahliye talebinin reddine ilişkin kararlarda, kuvvetli suç şüphesini, tutuklama nedenlerinin varlığını ve tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir”.

  5. Somut suç delilleri atılı suça ilişkin olmalıdır; atılı suçla hiçbir ilgisi olmayan olaylara veya bulgulara karar gerekçesinde yer vermenin hiçbir anlamı yoktur. Atılı suç hırsızlık ise, karar gerekçesinde bu suçun şüpheli tarafından işlendiğini gösteren somut bulgulara yer verilmesi gerekir; bu suçla ilgisi olmayan olaylara karar gerekçesinde yer vererek kuvvetli suç şüphesi gösterilemez. Bu açıdan, karar gerekçesinde dayanılan somut deliller, atılı suçun kurucu unsurlarının oluştuğunu göstermeye de yeterli olmalıdır (Lukanov/Bulgaristan). Ayrıca atılı suçun şüpheli tarafından işlendiğini gösteren bağlantının, illiyet bağının da karar gerekçesinde gösterilmesi şarttır.

  6. Başvurucu tutuklama aşamasında atılı suç açısından hiçbir somut bulgu veya delil gösterilmeden, somut delillere dayalı soru sorulmadan, Başbakan’ın ifadesi ile, suçsuz olduğunu ispatlaması kendisinden beklenerek tutuklanmıştır. Tutuklamaya dayanak gösterilen suçlamaların kendisi tarafından işlendiğine dair soru sorulmadığı gibi, karar gerekçesinde de atılı suçun başvurucu tarafından işlendiğini gösteren en küçük suç deliline dayanılmamıştır.

  7. Belirtilen nedenlerle başvurucuya atfedilen faaliyet ve/veya düşünce açıklamalarının atılı suçu oluşturması imkânsız olup, atılı suçun şüpheli tarafından işlendiğini gösteren herhangi bir somut delil başlangıcı dahi bulunmamaktadır. Somut olayda CMK’nın 100 ve 101. maddeleri ile Anayasanın 19. maddesinin emrettiği kuvvetli suç şüphesini gösteren somut deliller olmadan tutuklama kararı verildiği için, başvurucu kuvvetli suç şüphesini gösteren somut deliller gösterilmeden, Anayasanın 19 ile CMK’nın 100 ve 101. maddelerine aykırı olarak, iç hukuka aykırı olarak tutuklanmıştır. Dolayısıyla, ikinci olarak atılı suç açısından kuvvetli suç şüphesini gösteren somut deliller gösterilmeden başvurucu tutuklandığı için iç hukuka aykırı olarak tutuklanmış ve AİHS’nin 5/1 maddesi ihlal edilmiştir. CMK madde 101/2’ye göre, “tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya tahliye talebinin reddine ilişkin kararlarda, kuvvetli suç şüphesini, tutuklama nedenlerinin varlığını ve tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu gösteren deliller, somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir”.

  8. Somut olayda atılı eylemlerin atılı suçla herhangi bir ilgisi bulunmayıp, ceza kanunları tamamen keyfi olarak yorumlanarak başvurucu keyfi olarak tutuklandığı için de AİHS’nin 5/1 maddesi ihlal edilmiştir (üçüncü olarak).

  9. CMK’nın 100/1 hükmüne göre de, “Kuvvetli suç şüphesinin varlığı gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir”. Yine CMK’nın 101/2 maddesine göre de, tutuklamaya ilişkin kararlarda, tutuklama nedenlerinin varlığını gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Somut olayda tutuklama nedenleri (kaçma şüphesi ve/veya delilleri karartma tehlikesi) somut bulgularla gösterilmeden tutuklamaya ilişkin kararlar (tutuklama ve itirazın reddi) verildiği için de iç hukuka aykırı olarak başvurucu tutuklanmış ve AİHS’nin 5/1 maddesi bu açıdan da ihlal edilmiştir (dördüncü olarak).

  10. CMK’nın 100/1 hükmüne göre, “… İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.” Aynı kanunun 101. maddesine göre de, “… tutuklama istemlerinde adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukuki ve fiili nedenlere yer verilir. Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya tahliye talebinin reddine ilişkin kararlarda, kuvvetli suç şüphesini, tutuklama nedenlerinin varlığını ve tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir”.

  11. CMK hükümlerinde belirtilen ölçülülükten anlaşılması gereken, adli kontrolün yetersiz kalacağını gösteren somut olgulara kararda yer verilmesi zorunluluğudur. Yukarıdaki hükümlerin bazıları 02.07.2012 tarihli yasa değişikliği ile CMK’ya girmiş olup, bu tarihten sonra verilecek tutuklama kararlarında, adli kontrolün yetersiz kalacağı hususu somut olgulara dayalı olarak gösterilmedikçe, tutuklama kararı verilemez. Bu anlamda, belirtilen tarihten sonra, tutuklama kararı tamamen ikincil bir işleve sahip olup adli kontrolün yetersizliğinin karar gerekçesinde somut olgularla gösterilmesi zorunluluğu, tutuklama tedbiri açısından olmazsa olmaz bir ön şarttır; tutuklamaya engel bir durumdur. Sonuç olarak, 02.07.2012 tarihli yasa değişikliğinden sonra, şüphelinin duruşmada hazır bulunmasını sağlayacak nitelikteki adli kontrole başvurmanın yeterli olduğu durumlarda (yetersiz kalacağını gösteren somut bulgular gösterilmedikçe), tutuklama kararı verilemez. (Prof. Dr. Feridun Yenisey – Prof. Dr. Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, Bahçeşehir Üniversitesi Yayını, İstanbul 2014, s. 495).

  12. Tutuklamaya ilişkin kararlar incelendiğinde, başvurucunun duruşmada hazır bulunmasını sağlayacak, adli kontrole başvurmanın yetersiz kalacağını gösteren hiçbir somut olguya yer verilmediği görülecektir. Unutulmamalıdır ki, tutuklamanın tek amacı şüphelinin duruşmada hazır bulunmasını sağlamaktır (Gatt / Malta, para. 49). AİHM’ye göre, tutuklama tedbiri, niteliği gereği son derece ağır bir tedbir olup, ancak son aşamada başvurulabilecek türden bir koruma tedbiridir; bu açıdan daha hafif tedbirlerin yeterli olmadığının anlaşıldığı durumlarda tutuklamaya başvurulabilir. Bu nedenle, mahkemeler şüphelinin duruşmada hazır bulunmasını sağlayacak adli kontrol kapsamındaki tedbirlerin var olup olmadığını tutuklama kararından önce araştırmak zorundadırlar (Tinner/İsviçre – Jablonski/Polonya). Somut olayda adli kontrole başvurmanın başvurucunun duruşmada hazır bulunmasını sağlama açısından yetersiz kalacağı somut bulgulara dayalı olarak gösterilmediği için, CMK’nın 100 ve 101. Maddelerine ve dolayısıyla iç hukuku açıkça aykırı olan tutuklama AİHS’nin 5/1 maddesini ihlal etmiştir (beşinci olarak).

  13. Belirtilen nedenlerle, başvurucu, makul şüphe olmadan gözaltına alındığı için, kuvvetli şüphe, tutuklama nedenleri ve adli kontrolün yetersizliğini gösteren somut bulgular tutuklamaya ilişkin kararlarda gösterilmeden, CMK’nın 90 vd, 100 ile 101. maddelerine ve Anayasanın 19. maddesine aykırı olarak, keyfi bir şekilde gözaltına alınıp tutuklandığı için AİHS’nin 5/1 maddesi ihlal edilmiştir.

cc- Tutukluluk süresinin makul olması ilkesine aykırılık nedeniyle ihlal (AİHS md. 5/3 – AY md. 19/7)

  1. AİHM’ye göre, tutuklama ne kadar kısa sürerse sürsün, ulusal makamlar her türlü hürriyetten mahrum bırakmanın meşru ve hukuka uygun olduğunu göstermek zorundadırlar (Shishkov/Bulgaristan, para. 57 vd). Bu açıdan tutuklamaya ilişkin kararlardaki gerekçeler ilgili ve yeterli olmalı ve tutuklamanın meşru ve hukuka uygun olduğunu göstermek zorundadırlar. Somut olayda tutuklamaya ilişkin kararların gerekçeleri incelendiğinde, iç hukuktaki kurallara uygun olmadıkları gibi, AİHM’nin aradığı ölçütleri de karşılamaktan uzak, basmakalıp ve ilgili ve yeterli değildir. AİHM’ye göre, tutuklamanın meşru olabilmesi için tutuklamaya ilişkin kararların gerekçesi ilgili ve yeterli olmak zorundadır. Toplu tutuklamalarda gerekçedeki unsurlar kişiselleştirilmeli, her bir şüpheli açısından gerekçenin ikna edici olması gerekir. Tutuklamaya ilişkin kararlarda kuvvetli suç şüphesine, tutuklama nedenlerine ve adli kontrolün yetersiz kalacağına ilişkin somut bulgulara yer verilmemiş, basmakalıp gerekçelerle tutuklamaya keyfi olarak karar verilmiştir. İlgili ve yeterli olmayan gerekçelerle tutuklama ve devamı kararları verildiği için, başvurucunun tutukluluk süresi makul olmayıp bu nedenle de AİHS’nin 5/3 maddesi ihlal edilmiştir.

dd- Tutuklamaya ilişkin kararlar veren sulh ceza hâkimlikleri kanunla önceden kurulmuş, bağımsız ve tarafsız mahkeme olmadıkları için AİHS’nin 5/3 maddesi ihlal edilmiştir

  1. AİHM’ye göre, özgürlük ve güvenlik hakkına ilişkin kararlara imza atacak hâkimde bulunması gereken özelliklerden biri de kanunla kurulmuş olma özelliğidir. Mahkeme’ye göre, “Sözleşmeye mündemiç olan hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak, “mahkeme” her zaman kanunla öngörülmüş olmalıdır; aksi halde mahkemeler, demokratik toplumda kişilerin davalarını karara bağlamak için gerekli olan meşruiyetten yoksun olurlar” (Lavents / Letonya, par. 81). Kanunla kurulmuş mahkeme ilkesi veya diğer bir ifade ile doğal hâkim güvencesi, belirli bir olaya özgü mahkeme kurma yasağını ve dolayısıyla mahkemelerin suçun işlenmesinden önce kurulmuş olmasını gerektiren çok önemli bir güvencedir.

  2. AİHM’ye göre, gözaltı süresi sonrası şüphelinin huzuruna çıkacağı “hâkim” ya da “mahkemede” bulunması gereken özelliklerden biri de bağımsızlık ve tarafsızlıktır (Assenov ve diğerleri / Bulgaristan, par. 148-149). Bağımsız ve tarafsız olmayan bir hâkim önüne çıkmak, gözaltındaki kişinin AİHS anlamında hâkim önüne çıkması anlamına gelmeyeceği için, gözaltı süresini sona erdirmez ve kişi şeklen tutuklansa dahi, yasa dışı tutulmaya devam eder. AİHS’nin 5/3 maddesinin izin verdiği 4 günlük azami gözaltı süresinin aşıldığı her durumda Sözleşmenin 5/3 hükmünün ihlali oluşur (Assenov ve diğerleri/Bulgaristan, par. 146-150 ve Nikolova/Bulgaristan, para. 51 ve 52). AİHM’ye göre, mahkemeler özellikle diğer erklere ve özellikle de yürütme organına ve taraflara karşı bağımsız olmalıdır (Ninn-Hansen/Danimarka). Bir mahkemenin bağımsız olup olmadığı, özellikle mahkeme üyelerinin atanma yöntemi ve üyelerin görev süresine (1), dış etkilere karşı güvencelerin var olup olmadığına (2) ve ilgili mahkemenin bağımsız olup olmadığı görüntüsü veya izlenimi verip vermediğine (3) bakılarak anlaşılabilir (Findlay/İngiltere, para. 73).

  3. Herkes tarafından bilindiği gibi, sulh ceza hâkimlikleri iktidar mensuplarının ifadelerine göre, Paralel Yapı adı verilen yapı ile mücadele için, proje olarak kurulmuş özel mahkemelerdir. 20 Temmuz 2014 tarihinde, o tarihteki Başbakan, “Paralel yapıyla mücadele için, biliyorsunuz bu atamaların yanında, sulh ceza hâkimliği ile alakalı da atamalar yapıldı. Bunların hepsi yarından itibaren görevlerini yapmaya başlayacaklar. Gerek emniyet, gerek yargıda nelerin olacağını göreceğiz.” açıklamasını yapmıştır. Bu ve benzeri birçok açıklama herkes tarafından bilinmektedir. Bilindiği gibi, mahkemeler sadece adil yargılama yapmak ve adalet dağıtmak için kurulur ve işlev yapar. Toplumun bir kesimi ile mücadele etmek için kurulan mahkemelerin yürütmeden bağımsız ve tarafsız olması da imkânsızdır. Somut olayda şüphelinin tutuklanmasına ve tutukluluğunun devamına da belirtilen türdeki sulh ceza hâkimlikleri karar vermektedir.

  4. Kısaca tutuklamaya ilişkin kararlar veren sulh ceza hâkimlikleri, özel bir amaçla kurulmuş, olaya özgü oluşturulmuş hâkimliklerdir. Sulh ceza hâkimlikleri, paralel yapı adı verilen yapı ile mücadele için kurulduğu yürütme organı mensupları tarafından açıkça ifade edilmiş, olaya özgü oluşturulmuş, bağımsız ve tarafsız olmayan hâkimlikler olup doğal hâkim güvencesinden yoksundur. Tutuklamaya ancak hâkim ya da mahkeme niteliklerine sahip bir yargı organı karar verebilir. AİHM’ye göre, bir hâkim ya da mahkemede bulunması gereken ve olmazsa olmaz niteliklerden biri de kanunla kurulmuş olmaktır (Lavents/Letonya). Somut olayda başvurucu da aynı yapıya yönelik soruşturmalar çerçevesinde tutuklanmış olup, iddia edilen yapı ile mücadele için özel olarak oluşturulmuş bir hâkimlik tarafından tutuklanmıştır. Doğal hâkim güvencesinden ve bağımsızlık ve tarafsızlık güvencelerinden yoksun olduğu için AİHM açısından “hâkim” niteliğine sahip olmayan bir hâkimlik huzuruna çıkarılıp tutuklandığı için başvurucunun AİHS madde 5/3’te korunan hakkı da ihlal edilmiştir (Nikolova/Bulgaristan – Assenov ve diğerleri/Bulgaristan).

ee- Tutuklamanın hukuka uygunluğunu denetleyecek etkili başvuru yolunun yokluğu nedeniyle ihlal (AİHS mad. 5/4 - AY mad. 19/8)

  1. Tutuklu kişilerin yaptığı tahliye talebi ve itiraz taleplerine ilişkin başvuru yolları hukuken ve uygulamada etkili olmalı, çekişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerinin gereklerine uygun olmalı, ilgilinin kendi seçtiği avukat yardımından yararlanma hakkı sağlanmalı, tutuklamaya dayanak yapılan ana deliller açısından dosyaya erişim hakkı sağlanmalı ve başvurucunun dilekçesinde ileri sürdüğü ve tutuklama kararının gerekçesini çürüten ya da şüpheli hale getiren iddialara mahkeme kararında cevap verilmeli ve tüm bu hususlardaki mahkeme kararlarının gerekçesi yeterli ve ilgili olmalı, basmakalıp ya da şablon olmamalıdır. Bu incelemeleri yapan mahkemeler bağımsız ve tarafsız olmalı (D.N./İsviçre) ve kanunla önceden kurulmuş olmalıdır (Lavents/Letonya).

  2. AİHM, kaçma şüphesi ve soruşturmaya engel olma riskine ilişkin başvuranın özel olarak ileri sürdüğü karşı argüman ve uygun gerekçelere hiçbir açıklama getirmeden talebi reddeden (ulusal) mahkemenin, Sözleşmenin 5/4 hükmünün gereklerine aykırı hareket ettiğini ve bu hükmün somut olayda ihlal edildiğine karar vermiştir (Tymoshenko/Ukrayna, 30/04/2013, No. 49872/11, para. 276-282). AİHM kararlarına göre, tahliye talepleri ile itiraz dilekçelerinde ileri sürülen ve tutuklama kararındaki nedenleri tartışılır hale getiren ya da çürüten sanığın karşı talep ya da iddialarına, talebi inceleyen mahkeme, ikna edici şekilde cevap vermek zorundadır. Somut olayda başvurucunun itiraz dilekçesinde ileri sürdüğü ve tutuklama kararının hukuka, Anayasa ve kanunlara aykırı olduğunu gösteren ve tutuklama unsurları açısından somut bulguların bulunmadığını belirten ve tutuklama kararının gerekçesini çürüten iddiaların hiçbiri, talebi inceleyen sulh ceza hâkimliğince incelenmeden, basmakalıp ve ilgili ve yeterli olmayan bir gerekçe ile talep reddedilmiş ve böylece AİHS’nin 5/4 maddesi ihlal edilmiştir.

  3. Soruşturma dosyası hakkında kısıtlama kararı alındığı için, başvurucu suçlamalara dayanak olan temel delilleri inceleyemeden (Svipsta/Letonya) ve kendi belirlediği bir avukat yardımından yararlanamadan (Kampanis/Yunanistan), avukatla görüşmeleri teknik araçlarla kayda alınarak ve 3. bir kişinin huzurunda görüşme yapma zorunluluğu KHK ile getirilerek itiraz etmek zorunda kalmış ve bu nedenle çekişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkeleri ve dolayısıyla AİHS’nin 5/4 maddesi ihlal edilmiştir.

  4. Son olarak yukarıda AİHS’nin 5/3 maddesine ilişkin hak ihlalleri başlığı altında belirtilen aynı gerekçelerle, tutuklama kararına yapılan itirazları ve tahliye taleplerini inceleyip karara bağlayan sulh ceza hâkimlikleri bağımsız ve tarafsız olmadıkları (D.N./İsviçre) ve kanunla önceden kurulmuş mahkeme niteliğine haiz olmadıkları için (Lavents/Letonya), itirazı ve tahliye talebine ilişkin başvuru yolu AİHS’nin 5/4 maddesinin gereklerine aykırı olup, bu nedenle de Sözleşmenin 5/4 maddesi ihlal edilmiştir. Oysa tutuklamanın hukuka uygunluğunu inceleyecek mahkeme bağımsız ve tarafsız olmalı ve kanunla kurulmuş olmalıdır. Bu özellikler AİHS’nin 5/4 maddesi anlamında bir mahkemenin olmazsa olmazları arasındadır.

II- ADİL YARGILANMA HAKKININ İHLALİ (AİHS mad. 6/3c)

  1. Ceza hukuku anlamında bir suç soruşturması çerçevesinde gözaltına alınan herkes, gözaltına alındığı ilk andan itibaren seçeceği bir avukat yardımından yararlanma hakkına sahiptir (Dayanan/Türkiye). Başvurucu bu en temel sanık hakkından yararlandırılmadan gözaltında bekletilmiş ve ifadesi alınmıştır. Böylece adil yargılanma hakkının olmazsa olmazları arasında değerlendirilen (Salduz/Türkiye) temel bir sanık hakkı, yargılama başlamadan ihlal edilmiştir. Bu ihlal oluşmuştur ve ihlalin tespiti için yargılamanın sonunu beklemeye dahi gerek yoktur. Özellikle soruşturma organlarının mutlaka bilmesi ve uygun davranması gereken bir sanık hakkının 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişiminden sonra sistematik bir şekilde ihlal edildiği dikkate alındığında, AİHS’nin 6/3c maddesinin ihlaline karar verilmesi gerekir. Somut olayda başvurucunun kendi seçtiği bir avukat yardımından gözaltının ilk anından itibaren ve ifade ve sorgu esnasında yararlandırılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir.

III- KANUNSUZ SUÇ VE CEZA OLMAZ İLKESİNİN İHLALİ (AİHS mad. 7)

  1. Somut olayda ceza yasaları açıkça keyfi ve geniş yorumlanıp uygulanmış ve temel hakların kapsamında olan faaliyet ve/veya düşünce açıklamaları suç olarak gösterilip başvurucu tutuklanmıştır. AİHM’ye göre ceza kanunları dar yorumlanmak zorundadır; mahkemeler ceza kanunlarını geniş yorumlar ve suç kapsamında olmayan faaliyetler suç olarak değerlendirir ve kişiler hakkında soruşturma açılır, tutuklanır, yargılanır ve mahkûm edilirse, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi (AİHS mad. 7) ihlal edilmiş olur. Bu ilkenin ihlali için bireyin yargılanıp mahkûm olması şart değildir; keyfi soruşturma açılıp tutuklanmış olması yeterlidir (S.W./İngiltere, par. 34). Somut olayda da atılı suçla hiçbir ilgisi olmayan faaliyetler/düşünce açıklamaları suçlamalara dayanak yapılıp başvurucu tutuklandığı için AİHS’nin 7. maddesi ihlal edilmiştir.

d- DİĞER HAK İHLALLERİ

  1. Şüpheliye ifade alma ve sorgu aşamasında temel insan hakları kapsamında olan faaliyet, eylem ve/veya düşünce açıklamaları suçlamalara dayanak gösterilmiş ve bu hususlarda sorular sorulup bu hususlar tutuklamaya dayanak yapılmıştır.

NOT: Aşağıdaki durumlardan durumunuza uyanları seçiniz, diğerlerini metinden çıkarınız:

  1. Başvurucunun tutuklanmasına ilişkin kararda, el konulan kitap ve yazılı bazı eserler ile Zaman Gazetesi ile Aksiyon Dergisine abone olmak da dayanak gösterilmiştir. Söz konusu kitap ve eserler ile gazete ve derginin hiçbirinin içeriğinde şiddeti teşvik eden, içeren, ayrımcılığa dayalı yabancı düşmanlığı ve ırkçılık ile kin ve nefret söylemi yer almamakta olup tamamı ifade özgürlüğünün kapsamında ve koruması altındadır. Buna rağmen tutuklama kararında suçmuş gibi suçlamalara dayanak gösterilmesi bilgiye ve habere erişme hakkını, ifade ve basın özgürlüğünü ihlal etmiştir (AİHS mad. 10).

  2. Başvurucunun tutuklanmasına Bank Asya isimli bankada hesabının olması ve/veya bu bankanın verdiği kredi kartını kullanılması dayanak gösterilmiştir. Bireyler sahip oldukları mevduatı hangi bankada değerlendireceklerine sadece kendileri karar verir; yasalara uygun olarak kurulmuş ve faaliyetlerine devletçe izin verilmiş bir bankada hesap açmanın veya bu bankanın kredi kartını kullanmanın, bir gün suç delili olarak tutuklamaya dayanak gösterilebileceği hiçbir hukuk devletinde öngörülemez. Bireyler mal varlıklarını istedikleri gibi değerlendirebilir (mülkiyet hakkı) ve devlet tarafından faaliyetlerine izin verilmiş istedikleri bankanın kredi kartını kullanabilirler (özel hayata saygı hakkı). Tutuklama kararına belirtilen durumların gerekçe gösterilmesi, AİHS’nin 8 ile Ek 1 Nolu Protokol’ün 1. maddesi ihlal edilmiştir.

  3. Başvurucunun tutuklanmasına Gülen Hareketi mensuplarınca kurulmuş özel bir okula çocuklarını göndermesi, bu Hareketin organize ettiği Türkçe Olimpiyatlarına katılması ve yurt dışında açılan okulları ziyaret etmesi de gerekçe gösterilmiştir. Bunlardan ilki eğitim hakkının (AİHS’ye Ek 1 Nolu Protokol, mad. 2), diğerleri ise tamamen özel hayata saygı hakkının (AİHS mad. 8) kapsamı ve koruması altındadır; hiçbir suçun kapsamına giremez. Ayrıca ihtiyaç sahibi öğrencilere burs verdiği gerekçesiyle de tutuklanmıştır. Fakir öğrencilere burs vermek hiçbir suçun kapsamına girmeyeceği gibi, sivil toplum faaliyetlerinin kapsamında ve bir dernek ya da vakıf aracılığıyla bu faaliyet yürütüldüğü için örgütlenme özgürlüğünün koruması (AİSH mad. 11) altındadır. Tamamı temel insan haklarının kapsamındaki bu faaliyetleri suç delili olarak göstermek ceza kanunlarının keyfi ve geniş yorumlanması olup bu nedenle de AİHS’nin 7 ile Anayasanın 38. Maddesinde korunan kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesini de ihlal eder (S.W./Birleşik Krallık). Tutuklamaya belirtilen faaliyetlerin gerekçe gösterilmesi, belirtilen hakları ihlal etmiştir.

  4. Ayrıca bir eylem ya da faaliyet ceza kanunu anlamında suç ise, herkes için suçtur; değilse hiç kimse için suç değildir. Aksi uygulama suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin uygulanmasında ayrımcılık anlamına gelir. Yukarıdaki faaliyetlerin birçoğuna Cumhurbaşkanı, Başbakan ve birçok bakanla birlikte birçok AKP mensubu katılmış veya iştirak etmiştir. Birçok hâkim ve savcı çocuklarını bahse konu okullarda okutmuştur. Eğer bu eylemler suç oluşturmakta ise, ceza kanunları selektif ve ayrımcı şekilde uygulanamaz. Somut olayda belirtilen faaliyetlerin şüpheli için suç sayılıp, AKP yöneticileri ve bazı yargı mensupları için suç sayılmaması AİHS’nin 7 ile 14. maddelerini birlikte ihlal etmiştir.


C- Başvurucuların güncel ve kişisel bir temel hakkının doğrudan zedelendiği iddiasının açıklanması:

  1. Özgürlük ve güvenlik hakkı, adil yargılanma hakkı ve kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi ile belirtilen diğer birçok hakkı yukarıda belirtilen gerekçelerle ihlal edilmiştir.


III- BAŞVURU YOLLARININ TÜKETİLDİĞİNE İLİŞKİN BİLGİLER

A. Başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamalar:

  1. Özgürlük ve güvenlik hakkı açısından Anayasa Mahkemesine başvurmadan önce tüketilmesi gereken nihai başvuru yolu itirazdır. Tutuklama kararına itiraz edilmiş olup itiraz talebi reddedilmiştir.

  2. Adil yargılanma hakkı açısından ihlal net bir şekilde oluşmuş olup yıllar sürecek yargılamanın sonucunu beklemeye gerek bulunmamaktadır. Bu ihlalin saptanması için yargılamanın sonuçlanmasına gerek yoktur. Yargılamanın sona ermesinin ihlalin tespitini yapma üzerinde hiçbir etkisi bulunmadığı için bu aşamada, gözaltına alınmanın ilk anından itibaren kişinin kendi seçtiği bir avukatın hukuki yardımından yararlanma hakkının ihlali ileri sürülmüştür. Bu ihlal açısından tüketilecek başkaca bir merci de bulunmamaktadır.

  3. Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin ihlali açısından da ihlal doğmuş olup, bu ihlali ortadan kaldıracak hiçbir etkili merci yoktur. Bu ihlal sadece soruşturmaya derhal son verilerek başvurucunun hemen serbest bırakılmasıyla giderilebilir. Bu durumu gerçekleştirecek, Anayasa Mahkemesi dışında söz konusu ihlali giderecek başkaca merci bulunmadığı için Anayasa Mahkemesine başvurulmuştur. Diğer haklar açısından da tutukluluğa itiraz nihai başvuru yoludur.


B- Başvuru yollarının tüketildiği veya başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih:

1- KARARI VEREN MAHKEME/MERCİİ/ MAKAM:

  1. Özgürlük ve güvenlik hakkı açısından nihai karar organı olan itirazı karara bağlayan İstanbul … sulh ceza hakimliğidir.

2- KARARIN TARİHİ VE SAYISI: …..2016 tarih ve 2016/ D.İş sayılı karar.

3- TEBLİĞ VEYA ÖĞRENME TARİHİ: …..

C- Başvuru mazeret nedeniyle süresi içinde yapılamamışsa buna dair açıklamalar:

1- MAZERET NEDENİ:

2- MAZERETİN BAŞLANGIÇ VE BİTİŞ TARİHİ

















a- BAŞLANGIÇ TARİHİ : / /

b- BİTİŞ TARİHİ : / /

3- MAZERETE İLİŞKİN BELGELER:

VI- DİĞER BİLGİLER

A- Başvurucunun Anayasa Mahkemesi önünde devam eden bir başka başvurusu varsa numarası: Devam eden başka bir başvuru bulunmamaktadır. (VARSA YAZINIZ)
B- Başvurucunun kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli tutulması talebi ve bunun gerekçesi:


X



1-TALEBİ YOK:



2-TALEBİ VAR:

GEREKÇESİ:

V- SONUÇ TALEPLERİ

  1. Başvuruya öncelik verilerek, Adalet Bakanlığı’na bildirilmeden ivedi olarak incelenmesine,

  2. Özgürlük ve güvenlik hakkı, adil yargılanma hakkı ve kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin ve ileri sürülen diğer hak ve özgürlüklerin belirtilen gerekçeler ışığında ihlal edildiğine karar verilmesini,

  3. Yaşanan ihlallerin tüm sonuçlarıyla giderilmesi için manevi tazminat olarak 700 000 TL (Yedi yüz bin Türk Lirası) manevi tazminata hükmedilmesine, maddi zararların ve yaşanan hak ihlallerini gidermek için yapılan her türlü yargılama masrafının karar aşamasında tespiti ve tazmini için gerekli incelemenin karar aşamasında yapılmasına ve hak ihlallerinin tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılması için her türlü tedbirin kararlaştırılmasına veya bu bağlamda başvurulacak kanun yollarının kararda gösterilmesine, devam eden ihlallere son verilmesi açısından gerekli tedbirlerin kararlaştırılıp ilgili kuruluşlara bildirilmesini saygıyla talep ederim.


Bu başvuru formunda vermiş olduğum bilgilerin doğru olduğunu; formda belirtilen bilgilerde, adreslerimde veya başvuruyla ilgili koşullarda herhangi bir değişiklik meydana geldiğinde Mahkemeye bildireceğimi beyan ederim.

18

5

05

8

2

0

1

6
Başvurucu: ….

Tarih:
İmza:

EKLER


  1. Tutuklama kararı

  2. İtiraz dilekçesi

  3. İtirazın reddi kararı

  4. İtirazın reddi kararının tebliğ belgesi

  5. Başvuru harcına ilişkin makbuz

  6. Vekâletname (Avukat tarafından temsil halinde).









/


sosyal ağlarda paylaşma



Benzer:

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 59. maddesine göre hazırlanmıştır iconAnayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 59. maddesine göre hazırlanmıştır

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 59. maddesine göre hazırlanmıştır iconAnayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 59. maddesine göre hazırlanmıştır

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 59. maddesine göre hazırlanmıştır iconAnayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 59. maddesine göre hazırlanmıştır

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 59. maddesine göre hazırlanmıştır iconAnayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 59. maddesine göre hazırlanmıştır

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 59. maddesine göre hazırlanmıştır iconDayanak Madde 2 Bu Yönetmelik, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza...

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 59. maddesine göre hazırlanmıştır iconDavaciya ve rilen diSİPLİn cezasinin yasal dayanağinin anayasaya...

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 59. maddesine göre hazırlanmıştır iconT. C. Anayasa mahkemesi

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 59. maddesine göre hazırlanmıştır iconAnayasa Mahkemesi Başkanlığından

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 59. maddesine göre hazırlanmıştır iconAnayasa Mahkemesi Başkanlığından

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 59. maddesine göre hazırlanmıştır iconAnayasa Mahkemesi Başkanlığından


Yasa




© 2000-2018
kişileri
d.ogren-sen.com